Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, depremin vurduğu 10 ilden başka illere tahliye edilen Suriyeli sığınmacıların bazı illerin valileri tarafından kabul edilmediğini, il sınırından geri gönderildiğini söyledi. Seçer, “Biz diyoruz ki, 10 ilde deprem oldu. Kaldı 71 il. Bunu bir iki ilin üstüne yüklemeyin. Örneğin Mersin. Biz zaten 10 yıldır kendi resmi nüfusumuz haricinde bir nüfusu taşıyoruz. Üzerine geldiği zaman biz bunu taşıyamayız. Böyle bir sorun varsa, hep beraber çözülürse, birkaç ilin üzerine gelinmezse bir sorun olmaz. Herkes üzerine düşeni yapacak” dedi.
CHP’li Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, KRT yayınında deprem sonrasında Mersin’e yönelen göç dalgasını ve Suriyeli sığınmacıların Mersin’e yönlendirilmesiyle ilgili tartışmaları değerlendirdi.
“Depremden bu yana su kullanım artış oranımız yüzde 15. Bunu da nüfusumuza oranlarsanız 327 bin nüfusa tekabül ediyor” diyen Seçer, tahminlerine göre 350 binden fazla yurttaşın, deprem bölgelerinden çıkarak Mersin’e geldiğini söyledi.
“BU DÖNEMDE SİYASİ AYRIMCILIK EN BÜYÜK KÖTÜLÜKTÜR”
“Depremle yıkılan 10 il var. 10 il kendi acısını yaşıyor ama Mersin hepsinin acısını yaşıyor. Çünkü Malatya’dan da geliyor, Hatay’dan da geliyor” diyen Seçer, göç sonucunda ulaşımdan eğitime, sağlıktan içme suyuna kadar birçok konuda sorunlar oluşabileceğine dikkat çekti.
Seçer, “Deprem öncesi nüfusun ihtiyacı olan yatırımların dahi geciktiği bir ortamda yeni nüfus katılıyorsa sorunlar katmerleşir. Bu süreçte parti ayrımcılığı lafını ağzıma bile almak istemiyorum. Böyle bir felaketin yaşandığı ortamda, siyasi ayrımcılığın olması bir siyasinin yapabileceği en büyük günahtır. Biz Adıyaman’a, Hatay’a, Maraş’a gittiğimizde oradaki depremzedelere siyasi görüşüne göre mi canhıraş yardımcı oluyoruz? Hepsi bizim yurttaşımız. Maraş Belediyesi, Hatay Belediyesi O Ak Partili, o CHP’li diye ayrım yapılabilir mi? Bundan kesinlikle soyutlanması gerekiyor” dedi.
“SIĞINMACILAR KONUSUNDA HER İL ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMALI”
Depremden kaçıp Mersin’e gelen insanların kimliğine, uyruğuna bakmadıklarını ifade eden Seçer, Suriyeli sığınmacıların, depremin vurduğu 10 ilden Mersin’e yönlendirilmesiyle ilgili olarak şunları söyledi:
“Orta Anadolu’daki illerin valileri sığınmacıları kabul etmedi. Oralara giden sığınmacıları sınırdan geri çevirdi. Biz biliyoruz ki bazı illerin valileri deprem bölgesinden gelen sığınmacıları kabul etmedi. Gerisin geri gönderdi. Kabul eden yerlere. Biz diyoruz ki, 10 ilde deprem oldu. Kaldı 71 il. Bunu bir iki ilin üstüne yüklemeyin. Örneğin Mersin. Biz zaten 10 yıldır kendi resmi nüfusumuz haricinde bir nüfusu taşıyoruz. Mersin’de 400 bin sığınmacı var. Üzerine geldiği zaman biz bunu taşıyamayız. Hizmetler çöker. Kent çöker. Trafik çöker, kanalizasyon, içme suyu, konut, asayişi sağlayamazsınız. Böyle bir sorun varsa, hep beraber çözülürse, birkaç ilin üzerine gelinmezse bir sorun olmaz. Herkes üzerine düşeni yapacak. Ben de Mersin’in hem bugününü hem yarınını düşünmek zorundayım.”
“TİSAN’DA DOĞA KATLEDİLİYOR”
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Silifke ilçesindeki Tisan koyunda bin adet villa yapmak isteyen şirketin, deprem felaketinden sonraki günlerde de çalışmalarını sürdürmesiyle ilgili açıklamalarda da bulundu.
Seçer şunları söyledi:
“Tisan’da depremin ilk gününden beri harıl harıl makineler çalışıyor. Bir de deprem öncesi var, orada yasalara aykırı şekilde denizi doldurmuşsunuz. Biz orada yapılaşmanın kıyı kanununa aykırı olduğunu söyledik ama meclisi ikna edemedik. İlçe belediyesi ruhsat vermiş, inşaat başlamış. Böyle yangından mal kaçırır gibi doğa katledilirse, binalar dikilirse… Vatandaşlar bana video çekip atıyor. Deprem öncesinde defalarca ceza yazıldı. Çünkü orada deniz yasadışı şekilde dolduruldu, dağı yok ediyorlar. Buna kim bakacak? Sadece Mersin Büyükşehir Belediyesi değil ki. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ne yapar? Gidecek kontrol edecek. Biz depremden önce defalarca ceza yazdık. Cezayı ödüyor yine dönüp bildiğini yapıyor. Sen bunu kanuna, yasaya uygun yap kimse sana bir şey demez. Biz de sana yardımcı oluruz. Ama gücünüzü nereden aldığınızı da bilmiyoruz, bu kadar korkusuzca, yaptığımız yanımıza kar kalır diyerek, endişe taşımadan bunları yaparsanız bizim de sesimiz yükselir. Yoksa vatandaşın yüzüne bakamayız.”