Çocuk istismarına verilen cezaya ilişkin Anayasa Mahkemesine gerçekleşen itiraz başvurusu reddedildi.
Yapılan itirazda, “reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun Kanun’da yer alan ve takibi şikâyete bağlı olan diğer suçlardan farklı bir nitelikte olduğu, 15-18 yaş aralığındaki çocukların cebir, tehdit ve hile olmaksızın gerçekleştirdikleri cinsel ilişkinin suça vücut vermesinin uluslararası sözleşmelerle çeliştiği belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu” ileri sürülmüştü.
Anayasa Mahkemesi (AYM), söz konusu başvuruyu inceledi ve değerlendirdi. AYM, başvuruyu reddetti ve 15-18 yaş arası çocukların cinsel ilişkiye girmesinin gelişimlerini olumsuz etkileyeceği belirtilerek hapis cezasının Anayasaya aykırı olmadığını ifade etti.
AYM’den yapılan açıklama şöyle:
Kurallar, Anayasa’nın 13., 20. ve 38. maddeleri yönünden incelenmiştir.
Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasında herkesin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı belirtilmiştir. Mahremiyet alanında cereyan eden cinsel içerikli eylem ve davranışlar özel hayata saygı hakkı kapsamındadır.
İtiraz konusu kural reşit olmayanla cinsel ilişki fiilini suç olarak düzenleyip bunu cezalandırmak suretiyle özel hayata saygı hakkına sınırlama getirmektedir. Anayasa’nın 13. maddesine göre özel hayata saygı hakkına getirilen sınırlamanın kanunla yapılması, Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olması gerekir.
Anayasa’nın 38. maddesinde düzenlenen suçta ve cezada kanunilik ilkesi Anayasa’nın 13. maddesinde ifade edilen temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceğine ilişkin kuralın suç ve cezalar yönünden özel düzenlemesi niteliğindedir.
Reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun tüm unsurları kuralın yer aldığı madde kapsamında açıkça belirlendiğinden kuralın belirsizliğinden ve öngörülemezliğinden söz edilemez. Bu yönüyle kural gerek Anayasa’nın 13. maddesi gerekse 38. maddesi kapsamında kanunilik şartını karşılamaktadır.
Öte yandan hiç kuşkusuz her kuralda olduğu gibi itiraz konusu kuralın da uygulanması ile ilgili bazı uygulama sorunları çıkabilir. Kuralın lafzı ile amacı birlikte yorumlanarak ve ceza hukukunun genel kabul görmüş ilkeleri gözönünde bulundurularak çözülebilecek sorunların uygulamaya ilişkin olduğu açıktır. Bu nedenle de kuraldan ziyade kuralın yorumlanması ile ilgili olarak çıkabilecek sorunlar anayasallık denetiminin konusu dışında kalmaktadır.
Anayasa’nın 20. maddesinin ikinci fıkrasında özel hayata saygı hakkına çeşitli sebeplerden sınırlamalar getirilebileceği belirtilmiştir. Bu sebepler, 20. madde bağlamında itiraz konusu kural yönünden meşru bir sınırlama nedeni olarak kabul edilemez. Bununla birlikte bu hakkın Anayasa’nın diğer maddelerinde devlete bir görev olarak yüklenen ödevler nedeniyle sınırlandırılması mümkündür
Anayasa’nın 41. maddesinde “Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.” denilmiştir. İtiraz konusu kuralın belirli bir yaş aralığında bulunan çocuklara karşı gerçekleştirilen cinsel fiillerin cezalandırılması suretiyle anılan madde kapsamında çocukların korunması amacıyla öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Bu yönüyle kuralın anayasal anlamda meşru bir amacının bulunduğu açıktır.
On beş yaşını doldurmuş çocuklar cinsel farkındalık dönemine girmekle birlikte henüz kişiliklerinin yeterince gelişmemiş olması nedeniyle cinsel ilişkiye girmenin sonuçlarını tam manasıyla kavrayacak sorumluluk duygusuna sahip olamayabileceklerdir. Bu bağlamda çocukların etkin bir şekilde korunması amacıyla getirilen itiraz konusu kural demokratik toplumda zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamaya yöneliktir. Diğer yandan reşit olmayanlarla cinsel ilişkiye girilmesinin şikâyet hâlinde ceza yaptırımına tabi tutulması, çocukların cinsel dokunulmazlıklarının korunması ve gelişimlerinin olumsuz etkilerden muhafaza edilmesi amacına ulaşılması bakımından elverişli ve gereklidir.
Kural söz konusu fiilin soruşturulmasını şikâyete bağlamıştır. Suçun takibinin şikâyete bağlı olduğu, suç için öngörülen yaptırımın niteliği ve ağırlığı, verilen hüküm aleyhine kanun yollarına başvurulmasının mümkün olduğu gözetildiğinde kuralın öngördüğü sınırlamanın orantılılık ilkesiyle çelişmediği ve ölçülü olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine karar vermiştir.