Mersin Emek ve Demokrasi Platformu, Kahramanmaraş depremleri nedeniyle 11 ilde yaşanan yıkımla ilgili basın açıklaması yaptı. Özgür Çocuk Parkı’nda bir araya gelen emek ve demokrasi güçleri hükümete; ‘Deprem öldürmez, denetimsizlik, siyasi ve ekonomik rant öldürür’ diye seslendi. Mersin Emek ve Demokrasi Platforma adına açıklama yapan BES Şube Başkanı Murat Doğan, “Öncelikle deprem felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. 10 İli vuran deprem felaketinde yıkılan binlerce bina, on binlerce yurttaşımıza mezar olurken, yüz binlerce insanımızı ise evsiz bırakmıştır. Ancak, bir haftadan daha fazla süre geçmesine rağmen tek bir sorumlu bile istifa etmemiştir. Biz biliyoruz ki zamanında etkili arama-kurtarma çalışmaları ve bu çalışmaları yürütecek ekipler sevk edilmiş olsaydı, çok daha fazla canımız bugün yaşıyor olacaktı” ifadelerini kullandı.
“BİLİM ADAMLARININ UYARILARI DİKKATE ALINMADI”
Depremin hemen ardından yolların kullanılmaz hale geldiğini ve ulaşımın sekteye uğradığını hatırlatan Doğan, “Yardım için bölgeye giden ekipler vasıta bulamadı, hiç kimse kimseyle iletişim kuramadı. Her afetten sonra para isteyen ve adeta bir holding haline gelen Kızılay’ın adı sadece makbuzların üzerinde isim olarak kaldı. İçişleri bakanlığına bağlı AFAD hantal yapısı ile krizin ve yıkımın büyüklüğünü idrak edememiş ve gerekli koordinasyonu sağlayamamıştır. Afet yönetimini koordine edemeyen, kurtarma ve yardım ekiplerini geç gönderen iktidar her zamanki gibi kadere sığınıp, “Yüzyılın felaketi diyerek” sorumluluğu üstünden atmaya çalışmıştır. Felaket mi evet “felaket” ama asıl yüzyılın felaketi, bilim insanların uyarılarını dikkate almayan, deprem öncesi planlama ve hazırlık yapmayan, deprem sonrasında ise üstüne düşen sorumluluğu anında yerine getirmeyen tek adam rejimidir. Deprem değil; gözünü kâr hırsı bürümüş müteahhit, ücretini müteahhitten alan ve müteahhit firma ile iç içe geçmiş yapı denetim firmaları, siyasi rant uğruna denetim görevini yerine getirmeyen yerel yöneticiler, oy için imar aflarını çıkaran, deprem öncesi bilim insanlarının uyarılarını dikkate almayan, yapı ve inşaat denetimini özelleştiren, gerekli planlamayı ve koordinasyonu sağlamayan, liyakat yerine sadakati esas alan, betonu ve müteahhidi kutsayan siyasi anlayışın öldürdüğünü hep birlikte yaşadık ve yaşıyoruz” diye konuştu.
“YAĞMACILAR YARGIYA TESLİM EDİLMELİ”
Depremin ardından hem hayatta kalan depremzedelerin hem de ülkenin her yerinden gelen gönüllü kişi ve kurumların depremin etkisini hafifletmek, depremzedelere destek olmak için canla başla çalıştığını kaydeden Doğan, “Ülkenin her yerinden insanlar hızlıca koordine olarak afet bölgesine temel ihtiyaçları gönderdi ve göndermeye devam ediyor. Pek çok kişi afet bölgesinden gelen depremzedelere evlerini açıyor. Halklar başına gelen bu depremin sonuçlarını birlikte göğüslüyor ve dayanışmayı örüyor. Gerici vakıf, dernek ve cemaatlerin önünü açan iktidar, halkların bu dayanışmasından rahatsız olmaya başladı ve bazı illerde güvenlik güçleri vasıtasıyla KESK ve diğer emek-demokrasi güçlerinin gönderdiği yardım tırlarına el koyup AFAD’a teslim ettiği haberlerini almaya başladık. Buradan iktidara sesleniyoruz bu tutumunuzdan vazgeçin, halkların dayanışmasının önüne geçemezsiniz. Bir taraftar deprem yaralarını sararken bir yandan da bu ülkenin depremler ülkesi olduğu bilinci ile yarın değil hemen şimdi geleceği yönelik tedbir alınmalı, planlamalar yapılmalı, meslek odaları ve bilim insanlarına kulak verilmeli ve kamunun her alanında liyakat esas alınmalıdır. Depremin ardından koşullar giderek ağırlaşırken kentlerdeki yağma olayları sonrası “yağmacı” olduğu ileri sürülen kişilerin lince varan darp görüntüleri sosyal medyada paylaşılmaya ve hatta jandarma karakolunda ölüm haberleri çıkmaya başladı. Hukuk devletinde böyle bir şey düşünülemez ve kabul edilemez. Yağmacılığa yeltenen kişiler kolluk kuvvetlerince yakalanıp yargıya teslim edilmelidir. Bu ortamda acılı insanların duygularını istismar eden Suriyeliler ve diğer sığınmacılar üzerinden yürütülen ırkçı yaklaşımları reddediyor ve halkımızı sağduyuya davet ediyoruz” şeklinde konuştu.
“MÜLTECİLERİ HEDEF GÖSTERMEYİN”
Göçmenlerin, depremle birlikte bazı siyasiler ve sosyal medya kullanıcıları tarafından kendilerine yöneltilen nefret dili ve ırkçı saldırılarla da mücadele etmeye çalıştığına dikkat çeken Doğan, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Şu yaşadığımız süreçte binlerce kilometre uzaktan yardımımıza koşan farklı uluslara ait insanların canları pahasına göçüklerden insanları kurtarmalarını alkışlarken, bize sığınan başta Suriyeliler olmak üzere farklı kimliklere öfke ve kin duymak ikiyüzlülüktür. Biz bu riyakârlığa izin veremeyiz ve göz yumamayız. Bu yaklaşımlar asıl problemi kaynağından uzaklaştırmak ve hedefi saptırmaktan başka bir şey değildir. Devleti de görevlerini en hızlı bir şekilde yerine getirmeye davet ediyoruz. Devlet bu dönemde vatandaşının yanında olmayacaksa ne zaman olacak? Deprem bölgesindeki vatandaşının, barınma, beslenme, ısınma, sağlık, güvenlik gibi ihtiyaçlarını en hızlı bir şekilde gidermeli ve sorunları yerinde çözmelidir. İnsan sağlığı ve çevre kirliliği konularında ilgili kuruluşların, meslek odalarının, sendikaların görüşleri doğrultusunda tedbir alınmalıdır. Vatandaşlarını ülkenin farklı yerlerine göç ettirip daha fazla mağdur etmemeli. Farklı illere göç eden vatandaşlarının da gittikleri yerdeki ihtiyaçları karşılamalı ve dönüş için gerekli şartlar yaratılmalıdır. Göç eden vatandaşların en büyük sorunu deprem bölgelerinde kalan vatandaşlardan farklı değildir. Ancak, barınma ve beslenme en büyük sorun olarak karşımızda duruyor. Yurtlara depremzedeleri yerleştireceğiz diye eğitime ara verip, milyonlarca üniversiteli gencimiz de mağdur edilmemelidir. Siyasi iktidara bir kez daha sesleniyoruz, bilim insanlarına, meslek odalarına, sendikalara, sivil toplum örgütlerine kulak verilmeli, uyarıları dikkate alınmalıdır. Seçimlere giderken, OHAL’i Halkların dayanışmasını engellemek, işkence ve kötü muamele gibi suçların üstünü örtmek, farklı kesim ve muhalifler üzerinde baskı aracı olarak kullanmamaya çağırıyoruz. Depremin yarattığı her türlü tahribatın, ancak ve ancak insan hayatını önceleyen, ayırım yapmadan eşitliği gözeten politika ve uygulamalarla üstesinden gelebiliriz. Depremin yarattığı yıkımı ve bu zor günleri birlikte dayanışma ile aşacağımıza olan inancımızla halkımıza bir kez daha geçmiş olsun diliyoruz.”