Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Mersin Şubeler Platformu, 17 Aralık’ta Ankara’da “Geçinemiyoruz! Seçim Bütçesi Değil, Geçim Bütçesi İstiyoruz” şiarıyla düzenlenecek miting öncesi Özgür Çocuk Parkı’nda açıklama yaptı. Burada konuşan KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil, “Çok zor günlerden geçiyoruz. Halkın yüzde 99’u olarak yaşadığımız tablo gittikçe kararıyor. Enflasyondan işsizliğe, yoksullaşmadan ekonomik durgunluğa kadar hayatlarımızı her alanda kâbusa çeviren kapsamlı kriz bitmek bilmiyor. Her güne yeni zamlarla uyanıyoruz. Artan hayat pahalılığında maaşlarımız, ücretlerimiz mum gibi eriyor. Ülkeyi yönetenler “Gelişmiş ülkelerde bile raflar boş, dünya hatta gelişmiş batı ülkeleri bizi kıskanıyor” nutukları atıyorlar. Evet, ülkede market rafları dolu ama bizim cüzdanlarımız, ceplerimiz boş. Marketleri, pazarları artık müze gezer gibi dolaşıyoruz. Raflardaki her şey el yaktığı için bakıp, bakıp çıkıyoruz” ifadelerini kullandı.
“TEMEL İHTİYAÇLARIMIZI KARŞILAYAMAZ OLDUK”
Temel ihtiyaçlarımızı karşılayamaz olduk. Kış kapıya dayandı. Doğalgaz, elektrik faturası kâbusumuz yeniden başladı. İşsizlik kronik hale geldi. İşsizlerin sayısı 8 milyona yaklaştı. Neredeyse her evde bir işsiz var. İşsizlik en çok kadınları ve gençleri vuruyor. Şanslı olup, çalışacak bir işi olanlardan ise açlık sınırı altındaki bir asgari ücrete kölece çalışması bekleniyor. Çalışan her iki kişiden biri asgari ücret alıyor. Diğerinin ücreti-maaşı ise asgari ücrete her yıl daha fazla yaklaşıyor. Her dört kişiden biri sosyal yardımlar olmadan hayatını asgari ölçüde dahi idame ettiremiyor. Gelir adaletsizliği derinleşiyor. Toplumun en zengin yüzde 1’i toplam servetin yüzde 41’ini elinde tutuyor. Yüzde 99’u olarak bizler ise geriye kalan yüzde 59’u paylaşıyoruz. Geldiğimiz noktada Türkiye “Asgari Ücretliler Ülkesi”ne dönüştürülmüş, emeğin milli gelirden aldığı pay son yirmi yılın en düşük noktasına inmiştir. Her şey bir yana ülkemizin enflasyon ve işsizlik oranlarının toplamından oluşan Küresel Sefalet Endeksinde dünya liderliğine yükselmiş olması her şeyi zaten fazlası ile anlatıyor. Peki, bu duruma nasıl geldik? Maaşlarımız, ücretlerimiz yıllardır hiç birimizin inanmadığı TÜİK sanal rakamlarına göre artırıldı. Yaşadığımız gerçek hayat pahalılığı ile ilgisi olmayan bu sanal rakamlar özellikle ücret zammı dönemlerinde daha da aşağı çekildi. Seçim dönemleri öncesinde ise ağzımıza bir kaşık bal sürmek adına bu sanal rakamların birkaç puan üzerinde artışlar yapıldı. Ama hem iğneden ipliğe her şeye hem de bizden alınan vergilere bu rakamların çok üzerinde zamlar yapıldı. Sonuçta dün aldığımızı bugün alamayacak hale geldik. Satın alma gücümüzü kaybettik, gittikçe yoksullaştık. Yine bir seçim arifesindeyiz. Karşımızda yaklaşan seçimlerde koltuğu kaybetme tehlikesi gittikçe artan bir iktidar var. Bunun için yıllardır hayata geçirdikleri taktiğe bir kez daha sarılıyorlar. 2023 bütçesini halk için “kesenin ağzının açılacağı” bir bütçe gibi göstererek seçim yatırımına dönüştürmeyi hedefliyorlar.
“HAYAT PAHALLILIĞI DEVAM EDİYOR”
Milyonlarca EYT’linin aylardır çözüm beklediğine dikkat çeken Yeşil, “İşvereneler kıdem tazminatını düşük tutmak için EYT’lileri patır patır işten çıkarmaya başladı. Ama iktidar bir taraftan işverene hazine garantili kredi açarken diğer taraftan hala ETY’lilerin emekli maaşını düşük tutmanın, EYT’lilere yeni bir yaş sınırlaması getirmenin hesaplarını yapıyor. Geçtiğimiz günlerde TÜİK tarafından açıklanan enflasyon verilerinden sonra “enflasyon düşüyor” propagandasına başladılar. Oysa hepimiz biliyoruz ki enflasyon ve hayat pahalılığı birbirinden farklıdır. Enflasyon fiyatlar genel seviyesinin artış hızıdır. Hızı düşse de enflasyon dolayısıyla hayat pahalılığı artmaya devam etmektedir. Enflasyonun düşmesi için eksiye inmesi gerekiyor. Oysa yıllık enflasyon sadece yaklaşık 1 puan hız kaybetmiştir. Bizler için, halk için en önemli kalem olan gıda enflasyonu son bir ayda yüzde 5,75 artarak yıllık yüzde 102,55 seviyesine çıkmıştır. Üstelik bu rakamlar yaşanan gerçek hayat pahalılığının en az yarısını yutan TÜİK’in rakamlarıdır. Hedef her zaman olduğu gibi TÜİK vasıtası ile enflasyonu düşük gösterip milyonlarca kamu emekçisinin, emeklinin, işçinin, asgari ücretlinin ücret artışlarını da düşük tutmaktır. Asgari ücret açlık sınırının altında. Yirmi yıl önce asgari ücretin 3 katına den gelen ortalama kamu emekçisi emeklisi maaşı bugün asgari ücrete yaklaştı. Buna rağmen iktidar bir taraftan bizim maaşlarımızı, ücretlerimizi sahte TÜİK rakamlarının birkaç puan üzerinde arttırmayı vaat ediyorlar. Diğer taraftan tüm yükü ücretli kesimler, dar gelirliler olarak bizim omuzlarımıza yıkılan vergileri, faiz giderlerini geçen yıla göre en az bir buçuk kat artırıyorlar. Yani bir cebimize birkaç kuruş koymayı vaat ederken diğer cebimizden çok daha fazlasını alıyorlar. Kısacası 2023 bütçesinde kesenin ağzını işçiler, emekçiler, emeklikler, çiftçiler, küçük esnaflar için yani halkın yüzde 99’u için açmıyorlar. Kesenin ağzı her zaman olduğu gibi yine paradan para kazananlar, faizden, hazine garantisinden beslenenler, çalıştırdığı asgari ücretliler kadar bile vergi ödemeyenler için açılıyor. Bunun için bir adım daha atıyoruz. Emeğimize, ekmeğimize, geleceğimize sahip çıkmak için 17 Aralık Cumartesi günü Ankara’da “Seçim Bütçesi Değil, Halktan-Emekten Yana, Geçim Bütçesi İstiyoruz Mitingi’nde buluşuyoruz” şeklinde konuştu.