İHD Mersin Şubesi Cezaevi Komisyonu Sözcüsü Battal Gazi İnci, hapishanelerde tutuklu bulunan ağır hastaların risk altında olduğunu söyleyerek, “Ağır hasta mahpuslar için derhal tahliye talep ediyoruz!” çağrısında bulundu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şubesi, hapishanelerdeki ağır hasta mahpusların durumuna ilişkin basın dernek binasında basın açıklaması gerçekleştirdi. Şube binasında gerçekleştirilen açıklamayı Cezaevi Komisyonu Sözcüsü AV Battal Gazi İnci okudu. Türkiye hapishanelerinin hak ihlallerinin en yoğun yaşandığı mekânlar haline geldiğini öne süren İnci, “Türkiye hapishaneleri, başta yaşam hakkı ihlalleri olmak üzere birçok insanlık dışı ve onur kırıcı muamelenin gerçekleştirildiği birer ‘insan hakları ihlal merkezlerine’ dönüşmüştür. Sürekli olarak artan mahpus sayısı yapılan hak ihlallerinin önemli bir göstergesidir. Ceza ve Tevkifevlerinin verilerine göre hapishanelerde 294 bin 930 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Hapishanelerdeki uygulamalar, kişilerin özgürlüğünden yoksun bırakılan bireyler olmasının dışına çıkartılarak pek çok hak ihlali yaşamalarına neden olmaktadır. Bunlar; sevk ve sürgünler, ailelerinden uzak hapishanelerde tutulmaları, tecrit ve izolasyon, ailelerle görüş haklarının engellenmesi, iletişim araçlarından faydalanmamaları, haberleşme haklarının engellenmesi, adil yargılanma haklarından mahrum bırakılmaları, disiplin cezaları, denetimli serbestlik ve koşullu salıverilme haklarının gözlem kurulu kararlarıyla engellenmesi, işkence ve kötü muamele, çıplak arama ile spor ve atölye faaliyetlerinin kısıtlanması gibi bir çok ihlali içermektedir”dedi.
“91 MAHPUS HAPİSHANEDE YAŞAMINI YİTİRDİ”
Türkiye’deki hapishane rejiminin en önemli sorunlarından birinin de hasta mahpusların yaşamış olduğu hak ihlalleri olduğunu savunan İnci, “Türkiye hapishanelerinde tespit edebildiğimiz kadarıyla 604’ü ağır olmak üzere bin 605 hasta mahpus bulunmaktadır. Elbette ki bu sayı gerçek hasta mahpus sayısının çok az bir kısmına tekabül etmektedir. Hapishanelerde; yaşlı mahpuslar, ağır kalp ve kanser hastaları, çoklu kronik rahatsızlıkları bulunanlar, ağır psikolojik rahatsızlıkları olanlar ve yaşamını tek başına devam ettiremeyen yüzlerce hasta mahpus tedavi hakkına erişemediği gibi infazları da ertelenmemektedir. Hapishanede yaşamını idame ettiremeyecek derecede ağır hasta olan mahpuslar hakkında Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan taraflı ve bilimsel gerçeklikten uzak raporlar nedeniyle hasta mahpusların hapishanede geçirdikleri süreler uzamakta ve hastalıkları ilerlemektedir. 2020 yılı başından bu güne kadar en az 91 mahpusun hapishanede yaşamını yitirmiştir. Bu sayıların daha da artmaması amacıyla tüm hasta mahpusların tahliye edilerek tedavilerinin tam teşekküllü hastanelerde yapılması gerekmektedir” dedi. Hastane ortamında tedavileri yapılmayan birçok hasta mahpusun hapishanelerde yaşamını yitirdiğini belirten İnci, “Yine çok sayıdaki mahpus ancak yaşamlarının son dönemlerine geldiğinde tahliye edilmekte ve kısa bir süre sonra yaşamlarını yitirmektedir. Mart 2020’de Türkiye’de de pandemi olarak ilan edilen Covid-19 salgını nedeniyle hapishanelerde yeterli tedbirler alınmadığından mahpuslar yaşamlarını yitirmişlerdir. Hapishanelerde oda aramalarında, mahkeme ve hastane sevklerinde tedbirler alınmadığı için mahpuslar virüs kapmaktadır. Özellikle yaşı ilerlemiş ve kronik hastalıkları olan mahpuslar ağır risk altındadır” şeklinde konuştu.
İHD olarak taleplerini sıralayan İnci, şöyle devam etti: “Mahpusların tedavilerinin düzenli ve uygun koşullarda yapılması sağlanmalı; tedavisi cezaevinde yapılamayacak mahpusların tahliyeleri sağlanmalı, Adli Tıp Kurumu infazın ertelenmesi raporlarında son ve tek merci olmaktan çıkarılmalıdır. İnfazı ertelenen mahpusların tedavileri için sağlık giderleri devlet tarafından karşılanmalıdır. Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında cumhuriyet savcılarının takdir yetkisi kaldırılmalı, hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmelidir. Cezaevlerinde kapasite sorununa rağmen infaz yasasına aykırı bir şekilde tek kişilik hücrelerde tutulan çok sayıda tutuklu ve hükümlü bulunduğu tarafımızca tespit edilmiştir. Tecrit uygulamaları, mahpusların fiziksel- psikolojik-sosyal bütünlüklerini bozan, insanın varoluşuna aykırı bir işkence yöntemidir. Tecride dayalı infaz rejimi, uygulayanların inisiyatifine bırakılmadan derhal kaldırılmalıdır. AİHM’in Kaytan-Türkiye kararı uyarınca mahpusların müddetnamelerinde yaşları ve sağlık durumları dikkate alınarak tahliye olabilecekleri uygun bir tarih yer almalıdır.”