Mersin İstişare Kulübü, 2024 bahar sezonu toplantılarına “İç ve Dış Göçlerin Mersin ve Türkiye’ye Etkileri ve Çözüm Önerileri” başlığıyla Marde Otel’de kahvaltılı olarak düzenlenen toplantı ile başladı. Toplantının sunuculuğunu Mersin İstişare Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi İletişim Uzmanı Edlan Bostancı yaptı. Toplantı Mersin İstişare Kulübü Başkanı Ferudun Gündüz’ün yaptığı açılış toplantısı ile başladı. Gündüz’ün konuşmasının ardından ilk konuşmacı olarak kürsüye davet edilen Mersin Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr.Yaşar Erjem, İç ve Dış Göçlerin Mersin’e Etkileri başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Erjem’in ardından Mersin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Teorisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Erkan Aktaş İç ve Dış Göçlerin Mersin’e Etkisi adlı sunumunu gerçekleştirirken son konuşmacı olarak kürsüye davet edilen Sosyal Uyum Merkezi Sorumlusu Yusuf Yazgı, Mersin Büyükşehir Belediyesinin Sosyal Uyum Merkezi kapsamında geçici sığınma statüsü altındaki göçmenler için yapılanları aktardı. Toplantıya iş dünyası, akademi, STKlar ve basından pek çok önemli kişi katıldı.
Mersin İstişare Kulübü Başkanı Gündüz yaptığı açılış konuşmasında, Mersin İstişare Kulübü’nün kuruluşunun üzerinden 4 sene geçtiğini ve bu 4 sene içerisinde kentin ve ülkenin önemli konularını gündeme aldıklarını ve bu konuları, konunun uzmanları ile tartışarak ve konulara çözüm önerileri üreterek kamuoyunun da gündemine getirdiklerini söyledi. Şu anda kulübün 138 kıymetli üyesi olduğunu ve bu sayının her geçen gün arttığını ifade eden Gündüz, önümüzdeki dönemde yapılan çalışmalara yenilerinin ekleneceğini ve toplantıların çıktılarının kamuoyuna ve yetkililere duyurulması konusunda daha etkili bir yol izleyeceklerini belirtti.
Prof. Dr. Erjem; “ Entegrasyona yönelik projelerin oluşturulması gerek.”
Gündüz’ün konuşmasının ardından kürsüye davet edilen Prof. Dr. Yaşar Erjem,”İç ve Dış Göçlerin Mersin’e Etkileri” başlıklı sunumunda günümüzde dünyada yaşanan savaşlar ve benzeri olaylardan dolayı dünyanın pek çok yerinde göç hareketlerinin meydana geldiğini ve Türkiye’nin de bu göç hareketlerinden nasibini aldığını ifade etti. Bu göçlerin bir takım sorunlarla birlikte bir takım avantajları da beraberinde getirdiğini belirten Erjem, asıl konunun bu göçlerin planlanması olduğunu belirtti. Bu konuda İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’nın uyguladığı göç politikasını örnek olarak veren Erjem, Almanya’nın ülkeye yapılacak olan göçü önceden planlayarak ve ihtiyacına göre ülkeye göçe izin vererek ekonomik bir başarı hikayesi yarattığını sözlerine ekledi.
Türkiye’nin yaşadığı göçün ise plansız bir göç olduğuna dikkat çeken Erjem, kültürel ve ekonomik anlamda yaşanan sorunların farklı gerilim ve çatışmalara zemin hazırladığını bu yüzden yapılması gereken şeyin de mevcut göçün bilimsel olarak incelenmesi olduğunu söyledi. Mersin’in bu bağlamda göç ile anılan bir kent olduğuna ve birinci dünya savaşından sonra mübadele süreci sonrasında ciddi anlamda dış ve iç göç alan bir kent olduğuna da değinen Erjem, Mersin’in farklı kültürel özelliklere sahip insanlardan meydana gelen bir kent olmasının insanların barış içerisinde yaşama olasılığını arttırdığının altını çizdi. Özellikle son dönemlerde Suriye, Ukrayna, Rusya, Afganistan ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden gelen ciddi anlamda göçün şehirde ulaşım, eğitim, sağlık, istihdam ve alt yapı alanlarında problemlere sebep olduğunu söyleyen Erjem, bu konuda bilimsel çalışmalar ile entegrasyona yönelik projelerin oluşturulması gerektiğine dikkat çekti.
Prof. Dr. Aktaş; “ Göç için doğru politikalar üretilemedi.”
Erjem’den sonra konuşmacı olarak kürsüye davet edilen Prof. Dr. Aktaş ta göçün hem kentin, hem bölgenin hem de dünyanın gündeminde olan bir konu olduğuna dikkat çekti. Temel olarak sosyologların çalıştığı bir alan olmasına rağmen göçün ekonomik ve psikolojik vs. gibi farklı etkileri olduğunu ve bu yüzden multidisipliner bir alanda incelenmesi gerektiğini belirtti. Göçün olumlu ve olumsuz bir takım yanlarının olduğunu ama göçün olumsuz sonuçlarının sebebinin göçün planlanamaması olduğunu ifade çeken Aktaş, özellikle Suriye göçü başladığı zaman bu konuda çalışmalar yapmak konusunda karşılaştıkları zorluklara değindi. 2011 yılında Türkiye’nin aldığı toplam göçün 2.3 milyon civarında olduğunu ama son 13 -14 yılda 3.7 milyonu Suriyeli olmak üzere 5 milyondan fazla göçmenin Türkiye’ye gelmesi ile bu rakamın ciddi şekilde arttığını ifade etti. Mersin’in de bu lokasyonların başında geldiğini söyleyen Aktaş, göçün Mersin üzerindeki iktisadi durumu ile Uluslararası İşçi Örgütü (ILO) ile birlikte gerçekleştirdikleri projeyi aktardı. Göçün Mersin’deki farklı sektörler üzerindeki etkisi üzerine yaptıkları çalışma ile farklı modeller oluşturduklarını söyleyen Aktaş, “Mersin için göçü nasıl güce dönüştüreceğimizi kurguladık. Bunu ILO’ya sunduk ve bu rapor sonucunda politikalar üretileceğini düşündük ama düşündüğümüz gibi olmadı. Sadece bir proje bütçesi harcanmış oldu biz de para kazanmış olduk.” dedi.
Mersin’e gelen dış göçün eğitim tarafının da iyi planlanamadığını vurgulayan Aktaş, göç sonrasında eğitim alanındaki uygulamaların yanlışlığına değindi. Mersin’de 2013 yılında 26 adet ikili eğitim yapan okul varken 2023 yılında bunun 51’e çıkarıldığını ve geçtiğimiz sene bunun 24’ünün kapandığını söyledi. Suriyelilerin kız çocukları için karma eğitim istememesi sonucu bu durumun meydana geldiğini belirten Aktaş, bu sistemin yanlış planlamadan dolayı sonunda çöktüğünü belirtti. On yıllık süreçte bu çocukların mesleki ve teknik liselere yönlendirilmesiyle Mersin’deki çok önemli bir açığın kapatılmış olabileceğini ifade etti.
Mersin’deki Suriyeli sayısı 400 bin civarında
Mersin Büyükşehir Belediyesi Sosyal Uyum Merkezi Sorumlusu Yusuf Yazgı da sunumunda MBB’nin göçmenlerle ilgili yaptığı çalışmalar ile ilgili bilgi verdi. Yazgı Mersin’deki Suriyeli göçmen sayısının resmi rakamlara göre 202.539 olmasına rağmen kentteki su tüketimi ve diğer göstergelere baktıkları zaman bu rakamın 400 bin civarında olduğunu tahmin ettiklerini söyledi. Bunun yanında göç idaresinden sözlü olarak aldıkları bilgilere göre de 18.000 civarında Rus ve 2.000 civarında da Ukraynalı’nın olduğunu belirtti. 2019 yılında Sosyal Hizmetler Başkanlığı altında Sosyal Uyum Masası Merkezi ve 2021 yılında da Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ile birlikte Sosyal Uyum Merkezi kurulduklarını aktaran Yazgı, konuşmasının devamında merkezde verilen hizmetler hakkında bilgi verdi.
Konukların konuşmalarından sonra gerçekleştirilen soru cevap kısmının ardından toplantı sona erdi.