Akdeniz Belediye Başkanı Mustafa Gültak, evinin kapılarını MOBİLHABERCİ’ye açtı. Okurlarımız için sorularımızı yanıtlayan Gültak ailesi, samimi açıklamalarda bulundu. 2004 yılından bu yana aktif siyaset yapan, 2019 yerel seçimlerinde ise Akdeniz Belediye Başkanı seçilen Mustafa Gültak, Akdeniz’de yaşayan vatandaşların refahı için uykusuz gecelerin sabahına uyandığını, her yeni güne Akdeniz’de yaşayan vatandaşlar için neler yapabilirim düşüncesiyle başladığını anlattı. Röportajda en dikkat çeken nokta ise vatana, vatandaşa hizmet için hem çok sevdiği ailesinden hem de eczacılık mesleğinden fedakarlık eden bir eş, bir baba, ona sonuna kadar destek olan bir “Anadolu Kadını” ve yetiştirdiği 2 evlat oldu. Akdeniz Başkan Mustafa Gültak’a, Gültak ailesi ise Behiye Gültak’a emanet.
Bir gününüz nasıl geçiyor? Neler yapıyorsunuz?
Mustafa Gültak: Günüm saat kaç olursa olsun kahvaltı ile başlıyor. Sonra haber kanallarını açarak gündemi takip ederim. Ardından gün başlıyor. Belediye binasında oturmak hoşuma gitmiyor. Halkla iç içe olmayı seviyorum. Çocuklara oyuncaklar dağıtmak ve aileleriyle konuşmak hoşuma gidiyor. Zaman zaman kıraathaneleri gezerek onlarla oyun oynuyorum. Akşam 5 olunca da çıkıyoruz ve diğer programlara katılıyoruz.
Behiye Hanım eşinizin yolunu gözlüyor musunuz?
Behiye Gültak:Tabi ki. Evin beyefendisi olduğu için özleniyor.
Eşiniz ev işlerinde size yardımcı oluyor mu?
Behiye Gültak: Yani yapması gereken bir şey varsa yapar. Evde daha çok kedisi ile vakit geçirmeyi sever. Gece’miz (kedi) bizim neşemiz.
Kedi sahiplenme fikri nasıl oluştu? Ne zaman karar verdiniz?
Mustafa Gültak: Biz hayatımızın her noktasında evde bir hayvan besledik. Müstakil evde otururken tavuklarımız vardı. Tavşanımız vardı. Kızım Firdevs hayvanlara çok ilgi gösterir. Mesela şu andaki kedimiz Geceyi kızım Ankara’da üniversite okurken sahiplenip buraya getirdi.
Siz çocukları olarak babanızın siyasette olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yasir Gültak: Bütün arkadaşlarım babalarıyla vakit geçirirken ben ilk kez 22 yaşında babamla balık tutmaya gittim. Evet zor oluyor ama onun başardığı şeyleri görüncegurur duyuyoruz.
Firdevs Gültak: İlk olarak ortaokulda başladı bu durum. Babam niye gelmiyor; biz artık niye oyun oynayamıyoruz diye çok üzüldüm. Bazı şeyler özel hayatımızdan götürüyor belki ama getirisi çok daha güzel. Bu her çocuğa nasip olmaz.
“HAYATIMIN EN KÖTÜ DAKİKALARINI YAŞADIM”
Behiye Hanım siz çocuklarınıza babalarının olmadığı noktalarda nasıl destek çıktınız?
Behiye Gültak: Bir yaşanmışlık anlatayım. Bir gün kızımın baba hasreti tuttu. Bu başladı durmadan ağlamaya. Sonra karşıdan bir teyze geldi ve ‘Siz bu kız çocuğunu neden ağlatıyorsunuz?’ dedi. Ben de teyzeye ‘Hanımefendi ben ağlatmıyorum’ deyince kızım birden itirafta bulunarak “Ben başka hiçbir şey istemiyorum, sadece babamı istiyorum” dedi. Yani ne kadar çocuklara destek olursan ol bazen baba hasretine çare olamıyorsun.
Mustafa Gültak: 2005-2006 yıllarıydı. Yasir’in odasının önünden geçerken pijama denediğini gördüm. Ve bana “Baba teşekkür ederim” dedi. “Beğendin mi? Güzel mi oğlum” dedim ve evraklarımı alıp odaya gittim. Behiye Hanıma “Bu pijama ne? Hayırdır ne oluyor?” diye sordum. Bana “Bugün oğlunun doğum günü, senin adına pijama takımı aldım” dedi. Ben o gün çıkmak zorundaydım ama o an hayatımın en kötü dakikalarını yaşadım. Bu başkanlık dönemimde doğum günlerine veya evlilik yıl dönümümüzde aileme vakit ayırıyorum.
“ECZACILIĞI ÖZLÜYORUM AMA MERSİN İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BİR MİSYONUMUZ VAR”
Eczacılık zamanlarınızı hem siz hem aileniz özlüyor mu?
Mustafa Gültak: Yaşam olarak belki daha rahat bir yaşam. Çünkü eczacılık hem ekonomik anlamda hem de mesaisi bakımından düzgün bir meslek. Haliyle özlüyorum. Ama Mersin için çok önemli bir misyonumuz var. Bundan dolayı çok sevdiğim ailemden ve mesleğimden uzak kalıyorum. Fedakarlık etmeden hiç bir şey olmaz. Eşim, çocuklarım her zaman en büyük destekçim oldular. Özlediler, bir eş bir baba hasretiyle geçirdiler günlerini ama hiç bir zaman desteklerini esirgemediler. Her şey Mersinimiz ve Mersin’de yaşayan vatandaşlarımız için.
Sonradan aileye katılan birisi olarak siz Başkanı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir baba olarak mı görüyorsunuz yoksa bir babadan öte mi sizin için?
Rümeysa Gültak: Ben onları annem ve babam olarak görüyorum. Aramızdaki ilişki hep çok iyidir. Hep eğleniriz.
Mustafa Gültak: Ailemizin yeni bireyi şu an yolda. Allah nasip ederse 6-7 ay sonra torunumuz olacak.
“KİMSE BİZİM MUSTAFA GÜLTAK’IN ÇOCUKLARI OLDUĞUMUZU BİLMEZ”
Yıllarını siyasete vermiş ve kentin en önemli yerel yöneticilerinden birinin gelini oldunuz. Sosyal hayatınızda bunun artılarını veya eksilerini yaşadınız mı?
Rümeysa Gültak: Hep artılarını yaşadım. İş yerimde veya dışarıda hiç kötü konuşulmadı ama eleştiri aldığım da oldu.
Firdevs Gültak: Kimse dışarıda Mustafa Gültak’ın çocukları olduğumuzu bilmez çünkü biz öyle yetiştirildik.
Yasir Gültak: Bazen belediyeye gittiğimde kapıdan girişte telefonumu ve saatimi çıkarır girerim. Beni kimse tanımıyor. Nereye veya kime geldin, randevunuz var mı? diye soruyorlar.
Behiye Gültak: Ben oğlumun arkasında okula, dershaneye birlikte giderdim. Ben eğer oğlumu takip etmeseydim oğlumu başkaları takip edecekti. Çünkü babamızın yokluğundan yararlanabilecek birçok insanlar vardı.
Mustafa Gültak: Eşimin şoförü yok ve bütün işlerini kendisi yapar. Ailemin bir koruması veya yardımcısı yok. Bazı yerlerde böyle şeyleri görüyorum ve kınıyorum. Ben Pazar günleri korumaları çağırmıyorum. Çünkü Pazar günleri bana ait. Neden devletin koruması veya makam arabası yanımızda olsun?
“CEZA VE EMİNEM DİNLERDİM”
Başkanımız mutfakta nasıldır? Kendi eliyle neler yapar?
BehiyeGültak: Yani bir rahatsızlık söz konusuysa belki ama genelde eve yorgun geldiği için ona o fırsatı vermem. Akşam olsun veya sabah kahvaltıda olsun ekmeğini kendisi ısıtır. Kahvaltıyı beraber hazırlarız.
Peki ne tarz müzikler dinlersiniz?
Mustafa Gültak: Mutlaka sabah duşa girmeden bir şeyler dinlerim. Bazen birine takarım. Sürekli onu dinlerim. Çocuklar ve eşim de “Artık yeter. Her gün aynı müzik dinlenir mi” derler. Aslında ben o müziği dinlerken gün içinde neler yapacağımı planlıyorum. Bir dönem Ceza ve Eminem çok dinlerdim. Rap müziğe karşı bir kulak aşinalığım var ancak çocukluğumda pop dinlemişimdir.
Ev dışında en büyük hobiniz nedir?
Mustafa Gültak: Zaman zaman balık tutmaya giderim ama en büyük hobim futboldur. Maalesef oynayamıyoruz. Yüzmeyi çok severim ama 10 senedir yapamıyorum. Şu anda ayda bir defa fırsat bulursam arkadaşlarla tekneyle avlanmaya çıkarız.
Eve iş getiriyor musunuz?
Mustafa Gültak: Zaman zaman getiriyorum ama zaten beyin eve işle geliyor. Bu yetmez mi?
Behiye Gültak: Eve geldiğinde onu 1-1 buçuk saat kendi haline bırakıyoruz. Yoksa iletişim kurmakta zorlanıyoruz.
Yasir Gültak: Babamın kapıdan girişinden anlaşılıyor. Eğer Rümeysa veya Firdevs’e takılmıyorsa biliyoruz ki keyfi yok ve herkes bir tarafa dağılıyor.
“GECEMİ GÜNDÜZÜMÜ MERSİN’E ADADIM”
Evinizde bir çalışma odanız var mı?
Mustafa Gültak: Evet var. Kritik toplantılar öncesi veya o gün ellerimdeki notlara bakamadıysam odamda o notlara bakıyorum. Genelde gün içinde yoruluyorum ve eve gelince dinleniyorum.
Uyku planlamanızı nasıl ayarlıyorsunuz? Güne saat kaçta başlıyorsunuz?
Mustafa Gültak: Öyle çok ta planlı bir hayatım olduğu söylenemez. Çünkü ben gecemi gündüzümü Mersin ve Akdeniz için daha fazla neler yaparım için harcıyorum. Ama genellikle bir günüm sabah namazı ile başlayıp gece 12’de bitiyor.
Behiye Hanıma aşkla bakıyorsunuz. Bu birliktelik nasıl başladı?
Mustafa Gültak: Ailem üniversite üçüncü sınıftayken beni evliliğe teşvik ediyordu. Babam askerlik arkadaşının kızı olduğunu ve onu görmemi istedi. Onları kırmayarak gittim ve eşimi orada gördüm. O anda ağzımdan ‘olabilir’ lafı çıktı. Sonra eşimi gidip kendim istedim. Sonrasında nişan oldu ve evlendik.
Behiye Gültak: Babam bana ‘Benim tanıdığım delikanlı bir çocuk. Sana mutlu ve mesut bir hayat yaşatacağını düşünüyorum. Bana güveniyorsan ben seni ona layık görüyorum’ dedi. Ben de babama ‘babacığım sen öyle diyorsan benim için bitmiştir’ dedim. Mustafa Bey şehir çocuğu ben ise köyde büyümüş biriydim. Öyle olunca ben Mustafa Bey’e dedim ki, ‘Sen üniversite mezunusun, ben ise köyde yetişmiş bir kız çocuğuyum. Nasıl olacak?’ O da bana, ‘Ben seni eş olarak istiyorum. Bir köle olarak değil’ dedi ve böylece hikayemiz başladı. İlk gördüğümde tabi ki boylu poslu bir adamdı. Ben de etkilendim. Bir genç kızın hayalinde olan şeyler bunlar.
“EŞİMİN İNATÇI YÖNÜNÜ DEĞİŞTİRMEK İSTERDİM”
Behiye Hanım eşinizde en sevdiğiniz ya da en sevmediğiniz huylar nelerdir?
Behiye Gültak: En sevdiğim huyu çok özverili biri olması. Bizim rahat ve konforlu bir hayat yaşamamızı sağlayan bir eştir. Ama eşimin inatçı yönünü değiştirmek isterdim.
“GELİN HEP BİRLİKTE MERSİN’İ DEĞİŞTİRELİM”
Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?
Mustafa Gültak: Benim bir hayalim var. Eşimi, çocuklarımı, sevdiklerimi, mesleğimi zaman zaman ihmal etmemin sebebi de bu. Benim en büyük hayalim, yıllardır şehircilik anlamında hak ettiği hizmeti alamayan Mersin’i değiştirmek ve dönüştürmek. Her zaman diyorum; Akdeniz Mersin’in kalbidir. Bu nedenle değişime Akdeniz’den başlamak gerektiği düşüncesindeyim. Bu sebeple de her fırsatta Akdeniz’e pozitif ayrımcılık yapılması gerektiğini tekrar ediyorum. Ben hayallerimin peşinden gittim ve Akdeniz’de değişimi kentsel dönüşüm ile başlattım. Bunun bir çoban ateşi olarak tüm kente yayılması lazım. Değişim ve dönüşüm sadece Mustafa Gültak ile olmaz elbette. Kentin bana ses vermesi lazım. Eğer Mersin değişmek ve dönüşmek istiyorsa benim bu çabama, heyecanıma ve emeğime ses vermeli. Gelin Mersin’i hep birlikte değiştirelim.
(MobilHaberci)