Mersin Tabip Odası, aşırı sıcakların olumsuz etkilerinden korunmak için alınması gereken bireysel ve kamusal önlemlerle ilgili basın açıklaması yaparak, vatandaşları sıcaklara karşı uyardı. Önümüzdeki günlerde sıcaklığının mevsim normallerinin üzerine çıkacağına dikkat çeken Mersin Tabip Odası Başkanı Nasır Nesanır, “Aşırı sıcakların sağlığımızı olumsuz etkilememesi için bazı bireysel ve kamusal önlemlerin alınması gerekmektedir. Bilindiği üzere sıcakların aşırı yükselmesi sonucu geçtiğimiz yıl Avrupa ülkelerinde binlerce insan yaşamını kaybetmiş, pek çok insan hastalanmıştı. Sıcakların artması ile sorun olabilecek sağlık sorunları ve bunlar ile ilgili öneriler şu şekilde özetlenebilir” ifadelerini kullandı.
“GAZLI İÇEÇEKLERDEN UZAK DURUN”
“Yaz aylarında sıkça karşılaşılan güneş çarpması, sıcaklığın yükselmesi ile önemli bir tehlike olarak karşımızda durmaktadır. Yüksek ateş, terleyememe, komaya kadar giden sinir sistemi bozuklukları, halsizlik, baş ağrısı, baş dönmesi, kusma, bulantı, nabız hızlanması ilk belirtiler olabilirken algılama ve koordinasyon yeteneğinin bozulması, görme netliğinde bozulma, göz çukurlarının belirginleşmesi, bilincin kaybolması ileri belirtilerdir” şeklinde konuşan Nesanır, “Derhal bir sağlık merkezine başvurulmalıdır. Genellikle kol ve bacaklarda veya karında aşırı sıcaktan tuz kaybı ile birlikte sıcak krampları görülebilir. 1-2 bardak tuz içeren sıvı verilmeli, kramp girmiş kasa masaj yapılmamalıdır. Güneş ışınlarının uzun vadede deri kanserlerine neden olabileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle özellikle güneş ışınlarının dik olarak geldiği saatlerde korunulmalı, bunun için gerekirse koruyucu kremler kullanılmalıdır. Özellikle çocuklar, yaşlılar, hamileler, kalp, şeker ve tansiyon hastaları zorunlu olmadıkça sıcaklığın en belirgin olduğu 11.00-15.00 saatleri arasında dışarıya çıkmamalıdırlar. Bol su ve sulu gıdaların tüketilmesi gerekmektedir. Sindirimi kolay hafif besinler tercih edilmeli, günde en az 2-2.5 litre su tüketilmeli, gazlı içeceklerden uzak durulmalıdır. Çok sıcak havalarda ve aşırı egzersiz durumlarında bu miktar arttırılabilir. Susamamış olsanız bile su içilmelidir, susamak vücudun su ihtiyacını belirten güvenilir bir işaret değildir” dedi.
“SIK SIK DUŞ ALIN”
Kalp hastalığı veya hipertansiyonu olanlar dışında gıdalarla tuz alımının arttırılması gerektiğinin altını çizen Nesanır, “Tuz kısıtlaması yapmak zorunda olanlar ise sıvı ve tuz kaybı konusunda dikkatli olmalıdırlar. Hava sıcaklığının yüksek olduğu günlerde aşırı egzersizden kaçınmalıdır. Açıkta çalışmak zorunda olanlar mümkün olduğunca güneş altında korunmasız kalmamaya, sık sık bol sıvı ve mineral almaya dikkat etmelidirler. Hafif, teri emen, ince, pamuklu ve açık renkte bol giysiler giyilmelidir. Geniş kenarlı şapkalar güneş ışınlarından korunmada yararlı olabilir. Ayaklarda mantar oluşumunu engellemek için pamuklu çoraplar giyilmeli, ayaklar her gün yıkandıktan sonra iyice kurulanmalıdır. Sık sık duş yapıp serinlemeye çalışılmalıdır. 5 dakika duş yeterlidir. Hava sıcaklıklarının yükselmesi ile birlikte bazı kamusal önlemlerin de alınması gerekmektedir. Yaz aylarında doğal su kaynaklarının kuruması ile bazı yerleşim yerlerinde su kıtlığı görülmektedir. Bu durum hem şebekeye verilen su miktarının azalmasına hem de zaman zaman kesintilerle sonuçlanmaktadır. Genel hijyeni yerine getirebilmek için yeterli su sağlanamamasının yanında su kesintilerinin yaşanması halinde şebekenin kirlenmesi söz konusu olmaktadır. Bu durum çocuklar başta olmak üzere ishal salgınlarına neden olabilmektedir. Bu nedenle su denetiminin daha sık yapılması ve gerekli olduğu hallerde şebekedeki klor miktarının arttırılması yoluna gidilmelidir” diye konuştu.
BESİN ZEHİRLENMELERİNE DİKKAT!
Artan hava sıcaklığının gıdaların daha kısa sürede bozulmasına neden olacağı için besin zehirlenmelerinde artış olabileceği uyarısında bulunan Nesanır, “Özellikle yemekhane, lokanta gibi toplu yemek yapılan yerlerde önemli bir tehlike olan bu durumu önlemek için gıda denetimleri arttırılmalıdır. Bireysel olarak da evlerde yapılan besinlerin uzun süre bekletilmeden tüketilmesi önemlidir. Fabrikalarda çalışan işçilerin artan hava sıcaklığından daha az etkilenmesi amacıyla uygun havalandırma ve klima yöntemlerinin kullanılması gerekmektedir. Sıcaklığın artışı hastalık etkenini yayan pek çok hayvanın üremesini hızlandırmaktadır. Bu amaçla belediyeler sivrisinek mücadelesi yapmalı, çöpleri daha sık toplamalıdır. Ayrıca evlerde kemiricilerin ve haşaratın üremesinin engellenmesi için çöpler kapalı tutulmalı, açıkta yiyecek bulundurulmamalıdır. Sıcaklığın artışı pek çok çevre sorununu da getirmektedir. Bu dönemlerde artan orman yangınlarına karşı önlemler alınmalıdır. Yaz aylarında deniz ve derelerin kirlenmesi sonucu başta barsak enfeksiyonları olmak üzere pek çok enfeksiyon hastalığı görülmesi olasıdır. Plajlarda deniz suyu kirliliği daha sık denetlenmeli, gerektiğinde denize girilmesi önlenmelidir. Havuzlarda kirlilik kontrolü yapılmalı ve uygun şekilde dezenfeksiyon yapılmalıdır. Mevsim normallerinin üzerine çıkan hava sıcaklığının etkilerini en aza indirmek için bireysel önlemlerin yanında illerde ve ilçelerdeki hıfzısıhha kurulları üzerinden kamusal önlemler alınmalıdır. Mesai saatlerinin yeniden düzenlenmesi konusunda sendikalar, meslek odaları, üniversiteler ve ilgili diğer tarafların katılımı ile bir tartışma yürütülmeli, siesta uygulaması dahil tüm seçenekler çalışanların sağlığı açısından değerlendirilmelidir” şeklinde konuştu.
KRONİK HASTALARA UYARI
Sıcakların aşırı yükseldiği günler için Sağlık Bakanlığı’nın hamileler, özürlüler ve kronik hastalığı olanlar için izin vermesi yerinde bir karar olacağını, diğer çalışanlar için de ilgili mevzuat doğrultusunda gerekirse tatil ilan edilmesi gerektiği kaydeden Nesanır, uyarılarını şöyle sürdürdü: “Bu konuda Valiliklere sorumluluğu bırakmak doğru değildir. Bugün yaşadığımız iklim değişikliklerinin temel nedeni, bilindiği gibi küresel ısınmadır. Üretim süreçlerinin sonucunda atmosfere salınan karbon ve metan gazlarının sera yapıcı etkisi küresel ısınmaya yol açıyor. Buna bağlı olarak ortalama sıcaklıklar yükseliyor. Bu nedenle uzun vadede sanayiden kaynaklanan çevre kirliliğinin önlenmesi, çevrenin rehabilitasyonu için hem ulusal düzeyde hem de küresel olarak acil önlemler alınmalıdır. ABD, en büyük ekonomi olarak atmosfere salınan sera etkisi yapıcı gazların yüzde 25″inden sorumlu iken, küresel ısınmanın önüne geçmek üzere Birleşmiş Milletlerce oluşturulan ve 169 ülkenin imzalamış olduğu “Kyoto Protokolü”ne imza atmış değil. Ülkemiz açısından bakıldığında ise dünyada 19. büyük ekonomi ve 13. karbon gazı üreten ülke konumundayız. Buna rağmen ulusal menfaatlerimiz vurgulanarak anlaşmaya şu ana dek imza konulmaması ve gerekli düzenlemelerin yapılmaması tüm insanlığın geleceği söz konusu iken anlaşılabilir bir sorumsuzluk örneği değildir. Dünyada giderek artan endüstriyel üretim ne yazık ki insan için değildir, insanların refahını sağlamamaktadır. Az sayıda insanın mutluluğu için yapılan üretim insan sağlığını olduğu gibi doğayı da kendi çıkarı için kullanmaktadır. Bilinçli çaba ile