Yeşil Sol Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, Mersin’deki kadın cinayetleri, kadına yönelik erkek şiddeti, bireysel silahlanma, kadın sığınma evleri ve kadın yoksulluğuna ilişkin basın toplantısı düzenledi. Mor Dayanışma’nın ev sahipliğinde gerçekleşen basın toplantısına; Yeşil Sol Parti, HDP, Mimoza Kadın Derneği, Günebakan Kadın Derneği ve Mersin Cemevi Kadın Kolları temsilcileri katıldı.
“MERSİN’DE 7 AYDA 5 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ”
Toplantıda konuşan Yeşil Sol Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, “Şiddetin son derece normalleştiği, sıradanlaştığı ve ne yazık ki alışıldığı bir ülkede yaşamaya çalışıyoruz. Ülkemiz bir suç mahalline dönüşmüş durumda. Ülkemizde yalnızca 2022 yılında medyaya 3 bin 984 silahlı şiddet olayının yansıdığı ve ülke genelinde yaşanan bu silahlı şiddet olaylarında 2 bin 278 kişi öldürüldüğü, 4 bin 231 kişinin de yaralandığı kayıtlara geçirildi. Elbette şiddet tahmin edeceğiniz gibi cinsiyetler arası eşit dağılmıyor. Erkek egemen dünyada şiddetin öznesi büyük oranda erkekler, hedefi de büyük oranda kadınlar oluyor. Bireysel silahlanmanın günden güne arttığı Mersin’de yılın ilk 7 ayında 5 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 4 kadın ise halen giderilemeyen şüphelerle yaşamını yitirdi. Biliyorsunuz, kadınların ölümleri anormal derecede şüpheler içerisinde gerçekleşebiliyor. Ülke genelinde sadece temmuz ayında 25 kadın cinayeti işlendi, 9 kadının ölümü ise kayıtlarımıza şüpheli ölüm olarak geçti. Evet, artık kadın cinayetlerinin yanında kadınların yaşamını daha da tehdit eden sürekli şüpheli ölümlere tanık oluyoruz. Kadın cinayetleri artık faili meçhul olarak anılıyor, ölümler herkesin bildiği faillerin bir şekilde aklandıkları olaylara dönüşüyor” ifadelerini kullandı.
“KADINLARIN RADİKAL MUHALEFETİ KORKUTUYOR”
Ülkede birçok sorunun iç içe geçmiş durumda olduğunu ve olguları birbirleriyle bağlantılı bir şekilde izah etmeye ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Koca, “Yaşadıklarımız bizlere günlük yaşamı her geçen gün daha da dayanılmaz kılan siyasal rejimden, her geçen gün daha da sertleşen devlet gerçeğinden azade değil. Siyasal rejim tam bir faşist rejime doğru ilerlerken toplumu hem dizayn etmeye hem de şiddet yoluyla topluma diz çöktürmeye çalışıyor. Şiddetin gerek bizzat devletin kolluğu eliyle gelmesi sıradanlaştı. Bu şiddetten kadınlar da her 8 Mart’ta, 25 Kasım’da, basın açıklamasında payını alıyor. Öte yandan kadınlara yönelik şiddette devletin oynadığı bir başka rol vardır. Yargı düzeni her bakımdan erkeklerin şiddetinin cezasız kalmasına, erkeklerin şiddet konusunda cesaretlenmelerine ve yargı-erkek dayanışmasının büyüyerek kadınlar üzerinde bir ölüm ittifakı kurulmasına olanak sağlıyor. Bizzat devletin tepesinden dizayn edilen yargı, bu özel devlet biçiminin yapmak istediği toplum formunun biçimlendiricisi oluyor: Emekçilerin kölece çalıştıkları, tekçi anlayışın en sert biçimlerde uygulandığı, kadınların iyice ezildikleri, halk muhalefetinin tamamen susturulduğu bir form istiyorlar. Burada kadınları özel olarak hedef almaları kendileri açısından stratejik bir hedef. Çünkü, kadınların yıllara yayılan mücadeleleri, mücadele pratikleri, bir türlü boyun eğmeyen tutumları aynı zamanda bu rejim için en büyük tehdittir. Kadınların radikal muhalefeti yapılmak istenen kurguyu bozuyor. İşte bu yüzden kadın cinayetleri silahı devrededir. Kadınları şiddete karşı koruması beklenen uygulamaların da son derece yetersiz olduklarını belirtmek gerekiyor. Kadınların mücadelesinin önemli tarihsel kazanımlarından birisi olan kadın sığınma evi uygulaması gerek nicelik olarak gerekse de nitelik olarak son derece sınırlıdır” şeklinde konuştu.
MERKEZ İLÇE BELEDİYELERİNE ‘KADIN SIĞINMA EVİ’ ÇAĞRISI
Yerel yönetimlere ‘Kadın Sığınma Evi’ konusunda çağrıda bulunan Yeşil Sol Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, “Mersin ilinde değerli dostlarımızın ortaya koyduğu veriler, yaptıkları görüşmeler neticesinde ortaya çıkardıkları gerçekler bu durumu tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. 5393 sayılı Belediyeler Kanunu vardır bilirsiniz. Bu kanunun 14. maddesinde açıkça yazılır: Nüfusu 100 binin üzerinde olan belediyelerin kadın konuk evi açma zorunluluğu vardır. Ne yazık ki bu maddenin getirdiği yükümlülük gerek Mersin’deki belediyelerde gerekse de ülke genelindeki belediyelerde yok sayılıyor. Halihazırda Mersin’de 4 adet kadın sığınma evi vardır. Nüfusu göçmenler ve deprem sonrası buraya yerleşmek zorunda kalan depremzedeler ile birlikte düşünüldüğünde 2,5 milyonu aşan ilimizde sadece 4 kadın sığınma evinin bulunması kabul edilebilir bir şey değildir. Yerel yönetimlerin, nüfusları 100 bini geçtiği halde sığınma evi açmayan Akdeniz, Yenişehir, Mezitli ve Toroslar ilçe belediyelerinin bu keyfi tutumdan vazgeçmelerini bekliyoruz. Biliyorsunuz ki, kadın sığınma evlerinin mantığı kadınları şiddetten korumaktır. Bu korumanın birinci şartı da gizlilik ilkesidir. Mersin ilimizde adresi gizli kalması zorunlu olan kadın sığınma evlerinin açık adresleri herkes tarafından bilinmektedir. Dolmuş şoförlerinden otobüs şoförlerine kadar herkes kadın sığınma evlerinin adreslerini biliyor. Böyle bir durumda olası bir şiddet girişiminde şiddet faillerinin kadınları rahatça bulabilecek olması dehşet vericidir. Bu konuda da yerel yönetimlerin ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın sorumluluk alması ve kadınların şiddetten uzaklaşmaları için gerekli adımları atması gerekmektedir. Kadın sığınma evlerinde daha başka sorunlar da yer alıyor. Örneğin 12 yaşın üzerindeki erkek çocukların kadın sığınma evlerine alınmamalarından kaynaklanan sorunlar ortaya çıkıyor. Kadınlar ya çocuklarının çeşitli kurumlara verilerek onlardan ayrı kalmayı göze almaya ya da çocuğundan ayrılmayarak kadın sığınma evinden feragat etmeyi göze almak zorunda bırakılıyor. Mülteci kadınlar sığınma evlerine alınmıyor, ayrı bir kampa götürülüyorlar. Tüm bunlar ve çok daha fazlası kadın sığınma evlerini işlevsizleştiriyor. Ekonomik kriz milyonlarca insanı yoksullaştırıyor. Enflasyonun, gıda enflasyonunun yükselişi, üst sınıfların ulaştığı devasa servet birikiminin yanında alt sınıfların, işçilerin ve yoksulların adeta bir soygun yoluyla mülksüzleşmelerinin daha az görünen bir yönü daha var: Kadınların yoksullaşması. Üst sınıflarla alt sınıflar arasındaki makas giderek daha fazla açılırken, toplumun büyük bir kısmı giderek daha fazla yoksullaşırken, yoksullaşan bu kesimin en dibinde kadınlar ve çocuklar yer alıyor. Toplumun yeniden üretiminin merkezinde yer alan kadın emeğinin görünürlükten uzak olması, kadınların yaşadıkları katmerli sömürünün nedenlerindendir. Barınma git gide daha da zorlaşırken, beslenme, sağlık, ulaşım gibi temel haklar iyice ulaşılmaz hale geliyor. Birleşik Metal İş Sendikası Araştırmalar Merkezi’nin 15 Ağustos’ta açıkladığı Açlık ve Yoksulluk sınırı Temmuz 2023 Dönem Raporu’na göre açlık sınırı bir kez daha asgari ücreti geçmiştir. Yoksulluk sınırının 39 bin liraya dayandığının ifade edildiği raporda dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli bir beslenme için günlük harcama gereksinimi 385 TL olarak hesaplanmıştır. Kadınlar için yaşam cehenneme dönmüş durumdadır. Bir yandan ölüm tehdidi, bir yandan süreklileşen türlü şiddet biçimleri, diğer yandan yoksulluk… Kadınların yaşamlarını büyük yıkıma uğratan bu olguların toplamı bu düzenin kendisidir. Bu düzen kapitalizm ile patriyarkanın kadınları türlü biçimlerde ezmek için gerçekleştirdikleri ittifakın kendisidir. Bu vesileyle tüm kadınlara seslenmek istiyoruz.
Tekrar kontrol edin
AKDENİZ BELEDİYESİDEN DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ ŞENLİĞİ
Akdeniz Belediyesi, ‘20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ dolayısıyla farklı mahallelerden yüzlerce çocuğun katılarak yaşıtlarıyla ...